Köpek sahiplenmek istiyorsanız, Türkiye’de sokaklar, barınaklar ağzına kadar köpekle dolu
Köpek sahiplenmek istiyorsanız, “Bu ay dergimize konuk olan isimlerden, veteriner hekim ve uzman köpek eğitmeni Tarkan Özvardar karşınızda… Köpek Koleji’nin kurucusu olan Özvardar, bizlere hem evcil hayvanların sağlığına dair önemli ipuçları sunarken köpeklerle sağlam bir iletişim ve eğitimin sırlarını açıklıyor. Keyifli okumalar.”
Veteriner Hekim & Uzman Köpek Eğitmeni Tarkan Özvardar
Veteriner hekimim yaklaşık olarak 30 senedir köpek eğitimi ve köpek davranışları üzerine çalışıyorum son 15 yıldır da kedi davranışları üzerine de çalışmalarım var. İzmir, Karşıyaka doğumluyum; İzmir Atatürk Lisesi mezunuyum. 1990 yılında Ankara Üniversitesi Veteriner fakültesine geldim ve ondan sonra da serüven başladı. Zaten hedefim köpek eğitimi ve davranışları üzerine çalışmaktı tam olarak da hedefimi gerçekleştirdiğimi düşünüyorum. Çok küçüklüğümden beri hayvanlara karşı ilgim vardı ki biliyorsunuz evcilleşme sürecinin en üst basamağında yer alan canlı köpek olduğu için insana en yakın ve en ulaşılabilir köpek ve kedilerdir. Dolayısıyla çocukluğumda tüm günümü onlarla geçirirdim; bunun nereden tetiklendiğini hatırlamıyorum ama ortaokulda veteriner hekim olmaya karar verdim ve ondan sonra da kararım yönünde ilerledim.
“Köpek Koleji’ni kurma amacımız köpeklere yardımcı olmak”
Aslında Köpek Koleji’nin kuruluşu 1996 yılı. 1996 yılının öncesinde de Ankara’daki 2 tane büyük köpek eğitim merkezinde baş eğitmenlik yaptım. Daha sonrasında kendi işletmemi kurdum. Köpek Koleji’nin kurmaktaki hedefimiz, özellikle davranış üzerine rehabilitasyon üzerine ve eğitim üzerine köpeklere yardımcı olabilmek. daha sonra tabii ki sistem daha fazla büyüdü ve daha komplike bir yere ihtiyaç duyduk; 2 defa yer değiştirdik ve en son yerimiz nihai yerimiz burası oldu. Şimdi bir de Bodrum’da yeni bir oluşumumuz var sanıyorum ki 2 seneye de organize edilmiş olacak.
“köpek eğitmeni olabilmek için veteriner hekim olmanız gerekmiyor”
Davranış ve özellikle rehabilitasyon yani davranış problemlerini eliminasyonunda veteriner hekim olmak açık ara fark yaratan bir şey. Çünkü tıpkı insanlar da olduğu gibi bazı davranış problemlerinin eliminasyonunda birtakım ilaçlardan bir takım aromatik preparatlardan veya solistik preparatlardan yararlanmanız gerekiyor. Tabii ki veteriner hekim olduğunuz zaman farmakoloji bilmeniz farmakodinami bilginizin olması çok fark yaratıyor. Aynı zamanda bir köpeğin anatomisi, kimyası, fizyolojisi hakkında da eğitimli olmanız büyük bir avantaj. Ama köpek eğitmeni olabilmek için veteriner hekim olmanız gerekmiyor.
“Köpek Koleji’nde 200 civarında köpek ikamet ediyor”
Merkezimiz sadece köpekler üzerine kurgulu zaten kediler için bir oluşum yapmak çok mantıklı değil. Çünkü kedi ortam oryantasyonlu bir canlı olduğu için kedi davranış problemlerine veya rehabilitasyon yönünde eğimlendiğiniz zaman mutlaka ortamında kurguluyorsunuz. Zaten sistemi dolayısıyla da öyle bir durum söz konusu olduğunda kediyi ortamında ziyaret edip davranış terapilerini yapıyorsunuz. Köpek için aynı şey geçerli
değil. O yüzden bu burası sadece köpekler üzerine kurgulu; şu anda da yaklaşık 200 civarında köpek burada ikamet ediyor. Bu köpeklerin bir 60 tanesi bize ait olan köpekler. Burası ruhsatlı bir köpek eğitim merkezi üretim belgemiz olmasına rağmen üretim yapmıyoruz. Bu 60 köpeğin de 35 tanesi ihtiyacı olan köpekler; işte bir takım engelli olan köpeklere kendi bünyemizde burs verir gibi barındırıyoruz ve yaşatıyoruz.
Köpek Koleji’nin bir günü nasıl geçiyor?
Burada hayat erken başlıyor. Sabahleyin saat 07.00’de tüm köpekler gezinti alanlarına serbest olarak çıkartılıyorlar. 1 saat içerisinde kaldıkları yerlerin temizlik ve dezenfeksiyonu, mamalarının hazırlanması işleri yapılıyor. 08.00’de tekrar köpekler içeriye giriyor mamalarını yiyorlar saat 10.00’a kadar hiçbir köpek dışarı çıkartılmayarak istirahate alınıyor. Ardından eğitim programında olan köpeklerin eğitim programları
başlıyor. Eğitim programı için gelmiş olan köpekler günde 2 defa -bir köpek iki defa eğitim programına tabi tutuluyor- eğitime
tabi tutuluyor. Günde 2 defa beslenip, 5 defa dışarıya serbest olarak her biri 45 dakika bir saat olacak şekilde serbest bırakılıyor; bazı arkadaş
grupları oluşturuyoruz sosyal gruplar -maksimum 3 köpek olacak şekilde – arkadaşlarıyla oynama fırsatları oluyor. Ve tabii ki günlük görüşmeler, rehabilitasyon programları, köpeğini bırakmaya veya almaya gelenler gibi yoğun bir program söz konusu oluyor. Saat 23.00’te de tüm köpeklerin işlemleri bitip yine dinlenmeye geçiyorlar. Burası 24 saat devinimi olan bir yer.
“Burada her ırktan köpeğe rastlamanız mümkün”
Burada ırk ayrımı yok; melez köpekler de eğitim programına dahil oluyorlar. Tıpkı saf ırklar gibi… Bünyemizde; temel programlar, ileri seviye programlar özellikle dedektör köpeklerin alt yapısı, altyapıya sahip dedektör köpekler Greendog denilen ileri seviye görev bilinci oluşturulacak olan köpeklerin altyapısının oluşturulması, arama kurtarma, çeviklik, frizbi gibi hemen her dalda çalışma yapıyoruz. Guinness İngiltere’den bir arama yaptı. Türkiye’de rekor denemesi için denemek ister misiniz dediler. Bunun da sebebi bir köpeğimle iki kez Avrupa şampiyonu olmamızdı. Biri Hollanda’da biri de Macaristan’da düzenlenen Avrupa şampiyonalarında iki kez Avrupa şampiyonu olmuştuk. Eski dünya rekoru 16 iken biz 24 yaparak yeni dünya rekorunu elde etmiş olduk. O köpeğimi 3 sene önce 15 yaşında kaybettim yaşlandı ve maalesef bizden ayrıldı. O köpeğimle bir dünya rekordu deneyimimiz oldu.
“Biraz da kedilerden bahsedelim…”
Kediler küçüklüğümden beri hayatımın içindeydi ama profesyonel anlamda ilgilenmem 15 yıl öncesine dayanıyor. Evimde 10 tane kedim var. Kediler nevi şahsına münhasır canlılar, o yüzden onların dünyasında gizemini çözmeye çalışmak veyahut da onları anlamaya çalışmak çok keyifli.15 sene önce de bunun üzerine eğilmeye başladım ve 15 senedir de kedi davranış problemleri eliminasyonu üzerine de çalışma yapıyorum.
“Türkiye veteriner klinisyenlik ve eğitim konusunda ileri seviyede”
Zannedildiğinin aksine Türkiye, özellikle veteriner klinisyenlik ve eğitim konusunda gerçekten de ileri seviyede. Çok fazla yurt dışına gittiğim için çok fazla sınav katılımı yaptığım için pozisyonda özellikle veteriner hekimlik ve eğitim konusunda Avrupa için yarışabilir derim. Ama Amerika ve Kanada’dan kesinlikle iyi olduğumuz net. Fakat eksiğimiz, davranış ve bilimsel çalışmalar konusunda yeterli desteği bulamıyoruz. Yeterli destek olduğu takdirde bu konuda çalışmak isteyen ve çok başarılı sonuçlar elde edecek çok değerli davranışçılar yetişebilecektir. Veteriner hekimlik bazında davranış üzerine çalışan Türkiye’de 2-3 kişi var. Eğer imkan tanınırsa çok daha farklı şeyler yapılacaktır ki bunun örneğini korona döneminde sergiledik.
“1 aylık bir sürede %97/98 oranda doğru tanıyla maskeden koronayı tespit etti”
Korona döneminde Guinness dünya rekoru kıran köpeğimin torunu ile bir proje kapsamında maskeden korona tespitini Tübitak’la birlikte yaptım. Bunun da uluslararası sunumu yapıldı ve yılın en iyi çalışması seçildi. İlk defa maskeden istatistiki olarak bu tamamen bilimsel bir çalışma oldu Multidisipliner tıp fakülteleri veteriner fakültesi bir metodoloji geliştirdik ve Tübitak’la birlikte yaptık bu çalışmayı ve benim köpeğim uygulamayı tamamen yaklaşık 1 aylık bir sürede %98 oranda doğru tanıyla maskeden koronayı tespit etti. Biliyorsunuz köpekler muazzam buruna sahip olan canlılar ki günlük yaşantıda güvenlik birimleri; polis, asker, narkotik, bomba dedektör, mayın dedektör olarak zaten bu köpekler
kullanıyor.
Hiçbir teknolojik alet onların burunlarını yakalayamıyor. Korona döneminde yapılan birtakım test yöntemleri vardı o test yöntemlerinin istatistiki ortalaması yüzde 56’larda 57’lerde kalıyordu köpek burnu %97-98 civarında doğru yanıtla yine şaşırttı.
“Kendi eliyle köpeği bozan hayvan sahipleri buraya çok geliyor”
Hayvan sahibinin yaptığı manipülasyon hataları ve yetiştirme hatalarına bağlı olarak birçok problem yaşanıyor. Yani kendi eliyle köpeği bozan hayvan sahipleri buraya çok geliyor. Köpek tür dışı bir canlı, ona insan gibi davranmaya çalışırsanız ya da bir insanmış gibi algılamaya çalıştığınızda tabii ki sistem çöküyor; arada iletişim kopuyor. Buna bağlı olarak da birçok uyumsuzluk yaşanıyor; özellikle bebek köpek edinildiğinde
tuvalet problemi çok yaşanıyor. Aslında hayvan sahibinin basit çabalarıyla çözümlenebilecek bir şeyken çok daha uzun süreçlerde çok daha meşakkatli süreçler atlatılıyor.
Ama bunlar hep hayvan sahiplerinin hataları. Çünkü davranış problemi ile istenmeyen davranışı birbirinden ayırt etmek gerekiyor. Bazen köpeklerin içgüdülerine paralel olan davranışları hayvan sahibi için rahatsız edici davranışlar olabiliyor bunu davranış problemi olarak kabul etmiyoruz; istenmeyen davranış olarak kabul ediyoruz. Yani hayvan sahibinin işine gelmeyen davranışlar bunlar dolayısıyla da sen köpeğini düzenli olarak dışarıya çıkartmazsan, köpeğini egzersize etmezsen tıpkı bir çocuk gibi tabii ki köpek sana saracaktır.
“Bir köpeğin sorumluluğunu almak bir çocuğun sorumluluğunu almaktan farklı değil”
Bir köpeğin sorumluluğunu almak bir çocuğun sorumluluğunu almaktan farklı değil. Dolayısıyla birileri köpek almadan önce ilk önce gerçekten de köpek bakmaya muktedir olup olmadığını aile veyahut da bireysel olarak tespit gerekiyor. Çok önemli olan noktalardan biri ailede herhangi birinin alerjisi olan birinin olup olmadığıdır. Oturduğunuz yerde köpek beslemeye mani olacak bir kuralın olup olmadığını tespit etmek gerekiyor. Daha sonra kendi çalışma programımızı ve sirkadiyen ritminizi kontrol etmeniz gerekiyor çünkü köpek insana bağımlı yaşayan bir canlı. İnsanı hayatının merkezine alan bir canlı; yani siz yoksanız oyun yok, gezmek yok, beslenmek yok, tuvaletini yapabilmek yok… Dolayısıyla da bu sorumluluğu alacak ve vakit ayırabilecek olmanız gerekiyor. Kesinlikle öfke kontrol problemi olan insanların köpek almaması ya da rehabilite olduktan sonra alması gerekiyor. Obsesif kompulsif bozukluğu ve temizlik takıntısı olan insanların kesinlikle köpek edinmemesi gerekiyor.
Köpeği bırakmaya mecbur kalınırsa…
En başta tabii ki mecbur kalınmamalı … Daha sonra sistemi merdiven altı olan üretimi tetiklememeli. Yani bu ırk saplantıları moda olan özellikle sosyal medyanın çok büyük payı var bunda. Maalesef sorumluluğunu almaya çalışmak bu hayvanların kontrolsüz üretimini tetiklemek en başta hatalı davranışlardan biri. Bir köpek edinmek istiyorsanız, Türkiye’de sokaklar, barınaklar ağzına kadar köpekle dolu.
“Melez köpek sahiplenmenin birçok avantajı var…”
Yani illa ırkı olan bir köpeğe sahip olmanız gerekmiyor nasıl çocuğunuz hangi fenotipe, hangi mental algıya sahip olursa olsun sizin için dünyanın en güzel çocuğu ise barınakta ya da sokaktan edineceğiniz melez bir köpek de diğer köpeklerin en güzeli olacaktır. Melez köpek sahiplenmenin birçok avantajı da vardır. Bir kere melez olmak genetik olarak gelen birçok hastalığa dirençli gelmektir. Saf ırklar aynı gen havuzunda döndüğü için melez ırklar kadar dayanıklı değillerdir. Ve istatistiksel olarak melez ırklar daha uzun yaşarlar. Çoğu insan melez ırkların eğitilemeyeceği hatasına düşer ancak bu yanlıştır. Saf ırklar kadar başarılı şekilde eğitilebilir. Bunun çok net örneği de benim yine 17 yaşında kaybettiğim köpeklerinden biri Kömür’dür. Kömür, benim arama kurtarma köpeğimdir. Ben 14 yıla yakın AKUT’un Ankara K9 birim sorumluluğunu yürüttüm. Bu esnada uluslararası
alanda arama kurtarma köpekleri yetiştirdik ve Kömür’le birlikte Danimarka’da Macaristan’da Belçika’da uluslararası aramakurtarma sınavlarına katıldık.
“Köpek sahipleri, köpekleri hayatlarına entegre edemiyorlar”
Köpek sahiplerinin en büyük problemlerinden biri köpeklerini kendi hayatlarına entegre edememesidir. Toplu taşımaları rahat kullanamamaları, alışveriş merkezlerine girememek sadece Atakule şu anda yeni başlattı bunu ve çok takdir edilecek bir davranış. Artık bunun yaygınlaşması gerekiyor; Ankara’da birçok kafe, restoran özellikle yeni jenerasyon kafeler kabul ediyorlar köpek dostlarımızı onlarla birlikte gidebiliyoruz. Tabii doğru projelendirilmiş köpek parklarının insanların köpekleriyle aktivite yapabileceği spor yapabileceği alanların sayısının artırılması gerekiyor. Sokak hayvanlarına mutlaka destek olunması ve kısırlaştırılma ve aşılama konusundaki çalışmalara önem verilmesi gerekiyor.
Röportaj: Nuran Baykuş / Fotoğraf: Barış Eminoğlu