Komşuluk bir sanattır.
Başlığa bakıldığında konu aslında politika, toplum bilim, psikoloji hatta insan kaynakları yönetimi gibi birçok alanla alakalı olsa da biz burada toplu yaşam alanlarında bireyler daha doğrusu komşular arası ilişkiler boyutunda ele alacağız. Toplu yaşamın huzur içerisinde sürmesinin sırrı iyi komşuluk ilişkilerinde saklıdır. En yalın tanımıyla birbirine bitişik ya da yakın konutlarda oturan kimselere “komşu” denir. Diğer bir ifadeyle toplu yapıların kullanılmasında fiziki yakınlık nedeniyle “birbirinin etki alanı içinde” bulunan kişiler komşu sayılırlar. Komşu hakkı kavramı mülkün kullanılmasını sınırlayıcı nitelikte bir haktır. Bu anlamda medenî kanun ve kat mülkiyeti kanunu gibi düzenleyici yasal mevzuatlar komşuların tasarruf ve hareket serbestisini bazı konularda şartlara bağlayarak sınırlamıştır. Amaç mülk sahibi ya da kiracı sıfatıyla komşuların birbirlerine verebilecekleri maddi ve manevi zararlara karşı koruyucu ve aynı zamanda da caydırıcı hükümler getirmektir. Tüm kurallara rağmen toplu yapılarda alt alta ya da yan yana olsun birlikte yaşayabilmenin şartı hiç şüphesiz empati, karşılıklı saygı ve anlayıştır.
“Komşu komşunun külüne muhtaçtır.”
İnsan toplumsal bir varlıktır. Ailesi akrabaları her zaman yanında bulunamayabilir. Bulunsa bile her ihtiyacını her sorununu kendi başına çözemeyebilir. İşte bu noktada ailemizden sonra bize en yakın olan komşuluk müessesi devreye girmektedir. Düşünün bir kere atasözünde adı geçen “kül” aslında önemsenmeyecek derecede bile olsa küçük bir iyilik ya da bir ihtiyacın giderilmesi komşuluk ilişkilerinde o kadar büyük bir anlam ifade eder ki; maalesef günümüz koşuşturmacasında betonarme yapıların arasına sıkışmış haldeyiz. Her birimiz içinde yaşadığımız dev şehirlerin keşmekeşliğinde ciddi bir hayat mücadelesi veriyoruz. Hep bir aradayız ama modernizm sebebiyle her biri yalnız bireylere dönüşmüşüz. İş hayatının stresi, ulaşım sorunu, çocukların okul ve kursu, market-pazar alışverişi, akşam eve gelince yemek telaşı, ödenecek kira, faturalar vb. sorumluluklar, ömür törpüsü bizleri birbirimize yaklaşmaktan sorunlarımızı paylaşmaktan hatta her şeyden öte bir akşam çay içmek için bile komşumuza yapacağımız misafirlikten alıkoymaktadır. Bayramlarda bile bayramlaşmak ve kapı ziyaretleri yerine acaba stresimizi atmak için nereye tatile gitsek diyoruz.
Yalnızlığın İlacı Komşulukta Yatar
Günümüzde yaşlanarak yalnız kalan bireylerin ailelerinden ayrı yalnız tek başına kaldığı evler her geçen gün daha da artmakta. Bir gün bir şekilde çoğumuzun karşılaşmak zorunda kalacağı bir realite gibi görünse de ailenin diğer genç bireyleri kendi hayat düzenlerini kurdukları için her zaman yaşlı büyüklerinin yanında olamamaktadırlar. Sadece bu mu? Eşinden ayrılmış insanlar, öğrenciler, iş hayatında aktif rol almayan ev hanımları da komşuluk ilişkileri sayesinde yalnızlıktan kurtulmakta ve sosyalleşmektedirler. Ev hanımlarının bir araya gelerek “gün” adı altında yemeli içmeli toplanmaları, aşure geleneği, helva dağıtma, komşuda pişen yemeğin böreğin tabakla paylaşılması, bayram ziyaretleri, doğumda ölümde nişanda asker uğurlamada bir araya gelinmesi biz Türk toplumu için hala çok fazla öneme sahip olgular.
Komşulukta Güven şart
Bencil, empati yapmayan, kendi rahat ve konforunu her şeyin üzerinde gören insanlar komşuluk ilişkilerine zarar veriyor. ‘Ev alma komşu al’ derler, ‘kötü komşu ev sahibi yapar’ derler. Ne kadar da doğru söylemiş atalarımız. Komşu ilişkilerinde karşılaşıldığı zaman gülümsemek, selamlaşmak, hal hatır sormak çok da zor değil. Bunlar kültürümüzde devam ettirmemiz gereken önemli değerler. Sıcak ilişki ve yakın yaşantıları hayatımıza geçirebilirsek bu bizi mutlu edecek güvende hissettirecektir. Günümüzdeki modern mimari sistemde insanların teması azaldı. Mesafeler arttı. İnsanlar modern yaşam, ekonomik imkanlar ve pandeminin de etkisiyle müstakil bahçeli yaşam tarzını tercih etmeye başladı. Ancak bu tür yaşam şekli toplumun bir araya gelip kaynaşmasında ortak bir kültürel mozaik tesis etmede bizleri olumsuz etkiliyor. Her geçen gün daha da liberalleşiyoruz ve bu özgürlük bizi aslında daha da yalnızlaştırıyor ve toplumsal bağışıklığımızı azaltıyor.
Yüce dinimiz İslam’da Komşuluk
Yüce dinimizde komşuluk konusunda ciddi hükmedici ve konunun önemini vurgulayan bir yaklaşım sergilemektedir. Komşular bazen bir akraba gibi birbiriyle içli dışlı oldukları için güzel geçinmeleri, birbiri hakkında iyi şeyler düşünüp mutlu olmalarını istemeleri, mallarının ve canlarının zarar görmemesi için gayret etmeleri, birbirleriyle hediyeleşmeleri, komşusu hatalı bir iş yapmaya kalktığında veya bir konuda komşusunun görüşünü almak istediğinde ona doğru yolu göstermeleri başlıca komşuluk haklarıdır.
Komşusunun gayrimüslim olması, bir müslümana, ona karşı komşuluk hakkını gözetmeme yetkisini vermez. Komşusunun yahudi, hristiyan veya hiçbir dine inanmayan bir müşrik olması bu prensibi değiştirmez.
Dinimize göre yan yana 40 eve kadar olan herkes komşu sayılır. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bir hadisi şeriflerinde şöyle buyurmuştur: “Cebrail bana komşu hakkını öyle çok anlattı ki; neredeyse komşuyu komşuya mirasçı kılacak zannettim.” Yine buna benzer konu ile alakalı peygamber efendimizden rivayet edilen onlarca hadisi bulunmaktadır: Allah’a ve kıyamete inanan, komşusuna iyilik etsin.
Evinizde pişen yemekten, komşunuzun hakkını verin. Komşusu aç iken tok yatan gerçek mümin değildir. Komşuya da, ana babaya hürmet eder gibi hürmet etmek gerekir. Komşusunu üzen, beni üzmüş olur. Bana eziyet eden Allah’a eziyet etmiş olur. Komşusu ile dövüşen, benimle dövüşmüş olur. Benimle dövüşen Allah ile dövüşmüş olur. Namaz kılan, oruç tutan, sadaka veren, fakat dili ile komşularını inciten nice kimseler vardır ki, gidecekleri yer Cehennemdir. Komşun yardım isterse yardım et. Borç isterse ver. Fakir ise gözet. Hastalanırsa ziyaret et. İyi şeylerini tebrik et, felaketlerinde sabır dile. Ölünce cenazesine git… ve daha onlarcası.
Yasal mevzuatlarda Komşuluk
Tabii konuya bu tarz yaklaşımımız komşuluk ilişkilerinde olması gerek sosyolojik tabanlı bir analiz. Bir de konunun uygulamada toplu yapılarda bir arada yaşayan insanlar açısından nesnel ve çizgileri daha belirgin mevzuatsal yönü de bulunmaktadır.
Gelin şimdi ortak yaşam kurallarını tesis etmek amacıyla yasal mevzuatlarla da çerçevesi belirlenmiş olan komşuluk ilişkilerinin temel esaslarına hep beraber maddeler halinde bakalım:
- Mülk sahipleri, temel prensip olarak hukuk düzeni sınırları içinde mülkü üzerinde dilediği gibi kullanma ve tasarrufta bulunma hakkına sahiptirler. Ancak; bağımsız bölümlerini kullanırken, Kat Mülkiyeti Kanunu’na, yönetim plânına, genel hukuk kurallarına, gelenek görenek örf ve adetlere uygun davranmak; komşularını tedirgin ve rahatsız edecek ya da zarar verecek davranışlardan kaçınmak zorundadırlar.
- Kat maliklerinin aralarında başka türlü bir anlaşma yapılmadıkça bütün ortak yerlerin bakım koruma güçlendirme ve onarım giderleri veyahut yönetici aylığı gibi diğer giderlere kendi arsa payı oranında katılmakla yükümlüdür. Kat malikleri ortak yerler üzerindeki kullanma hakkından vazgeçerek veya kendi bağımsız bölümü nedeniyle bunlardan faydalanmaya lüzum ve ihtiyaç bulunmadığını ileri sürerek gideri ödemekten kaçınamaz.
- Başkalarının huzur ve sükûnetini bozacak şekilde gürültüye neden olanlara idarî para cezası verilebilir. (Kabahatler Kanunu Md.36)
- Başka bir kimsenin sağlığının zarar göreceği derecede gürültüye neden olan kişilere 2 aydan – 2 yıla kadar hapis veya adlî para cezası verilir.(TCK,Md.183)
- Kat mâliki; dairesinde ani ve yüksek tonda gürültüye sebep olacak işler yaptıracaksa, işe başlamadan önce yaşlı yada sağlık sorunu olan komşu aile bireyinin zarar görmemesi için gereken önlemleri alması hususunda komşusuna/komşularına önceden bilgi verip izin alması gereklidir.
- Site sakinlerinin; hayatın olağan akışı içerisindeki ses ve eylemlerden doğan ve tahammül sınırlarını aşmayan ses, gürültü ve benzeri olgulara karşılıklı olarak komşuluk hakkı çerçevesinde katlanmaları gerekir. Bu bağlamda evinde küçük çocuğu yada zihinsel özürlü bir çocuğu bulunan ailenin bu durumundan kaynaklanacak ses ve gürültülerinden; makûl ve tahammül edilebilecek düzeyde kaldığı sürece rahatsız olunduğu iddia edilemez. (Yrgty.18.HukukD./30.06.2003 esas,2003/4759,K.2003/5686)
- Beslemesine izin verilen yada Yönetim Planı yada Genel Kurul kararı ile belirli şartlara bağlanmış olsa bile gözetimi altında bulunan hayvanı başkalarının hayatı veya sağlığı açısından tehlikeli olabilecek şekilde serbest bırakan ya da hayvanın kontrol altına alınmasında ihmal gösteren kişi, 6 aya kadar hapis veya adlî para cezasına çarptırılır. (TCK,Md.177)
- Evsel atık ve artıkları, toplanmasına ve depolanmasına özgü yerler dışına atan kişiye idarî para cezası verilir. (Kabahatler K.Md.41/1)
- Komşuluk haklarına uymayanlar hakkında neler yapılabilir? İdarî kurul, makam veya kamu görevlilerine başvurulabilir. Örnek; Kabahatler K.Md.36 ya göre başkalarının huzur ve sükûnunu bozacak şekilde gürültüye neden olanlara kolluk veya belediye zabıta görevlilerine başvurabilir (Alo Gürültü :176, Alo Zabıta : 153 ve Polis : 155 numaralarına da başvurulabilir)
- Kat mâliklerinden veya kiracılardan herhangi biri, tüm sözlü ve yazılı uyarılara rağmen kurallara uymazsa; KMK Md:33’e göre para cezasına çarptırılması istenir. Bu da sonuç vermezse; kat mâlikleri kurulu toplanır, diğer kat mâliklerinden biri ya da yönetici, ana gayrimenkûlün bulunduğu yerdeki Sulh Hukuk Mahkemesi’nde dâvâ açarak duruma müdahale edilmesini ve gerekli uyarıda bulunulmasını isteyebilir. Mahkeme huzursuzluğa sebep olanın aleyhinde karar verirse kat mâlikleri kurulu toplanır oy çoğunluğuyla alacakları kararla huzursuzluğa sebep olanın bağımsız bölümünün mülkiyetinin dâvâ tarihindeki değeri o kat mâlikine ödenerek bu mülkiyetin arsa payları oranında kat mâliklerine devri için dâvâ açabilir. Dâvâ kat mâlikleri lehine sonuçlandığı ve tescil edildiği halde oturan kişi daireyi boşaltmıyorsa kat mâlikleri ‘’tahliye dâvâsı’’ açabilir ve söz konusu kişinin siteden tahliyesini sağlayabilirler. (KMK.Md:25)
- Kiracı, kusurlu davranışlarıyla ortak alanın herhangi bir yerine ya da tesisine bir zarar vermişse bu zararı ödemek zorundadır. Aksi halde hakkında zararın tazmini için dâvâ açılabilir. (Borçlar K.Md:41 ve devamı,KMK:Md:15,16,18)
Bu yazı hakkındaki görüşler: