Yenilenmenin ve Bereketin Başlangıcı Nevruz!
Yenilenmenin ve Bereketin Başlangıcı Nevruz!, Geleneksel yeni yıl ya da doğanın uyanışı olarak adlandırılan ve bahar bayramı adıyla dünyanın farklı coğrafyalarında kutlanan Nevruz, İran ve Bahai takvimlerine göre yılın ilk gününü temsil eder. Yazılı olarak ilk kez II. yüzyılda Pers kaynaklarında adı geçen Nevruz, her ulusun kendi kültür değerleriyle özdeşleştirilip baharın gelişinin coşkuyla karşılandığı bir gündür. Bazı coğrafyalarda bu bayram 21 Mart’ta kutlarken Kuzey Yarım Küre’de ise ilkbaharın başlamasını temsilen 22 ya da 23 Mart’ta kutlanır.
Aynı zamanda Zerdüştler ve Bahailer için de kutsal bir gündür ve o gün onlar için tatil günüdür. Anadolu ve Orta Asya Türk halklarında ise Göktürklerin Ergenekon’dan çıkışını temsilen ve baharın gelişi olarak kutlanır. Pers kültüründe de mitolojik yaklaşıma göre Nevruz geleneği Pers Kralı Cemşîd’e dayanır. Nevruz geleneği, tarihin en son Buzul Çağı’nın bitmesinden hemen önceki günlere, yani yaklaşık 15 bin yıl öncesine kadar uzanır. O çağlarda mevsimler, insanoğlunun hayatında yaşamsal bir önem arz ediyordu ve yaşamla ilgili her şey dört mevsim ile çok yakından ilgiliydi. Kışın ardından gelen baharda yeşillenen bitkilerin olması ve sığırların yavrulaması, insanoğlu için büyük bir fırsat ve bereket demekti. İşte bu dönemlerde Persler de avcı-toplayıcı yaşam tarzından yerleşik düzene ve çiftçiliğe geçiş yapmıştı.
Günümüzde Perslerin o dönemlerde hükümdarları olan Kral Cemşid’in, bu düzene geçişi temsil ediyor olabileceği düşü- nülüyor. Bu neden ile Nevruz kutlamalarını başlatanın Kral Cemşid olduğu söylenir. Mitolojiye göre 21 Mart günü Azerbaycan’a gidip yüksek bir yere tahtını kuran Cemşîd’in üzerine güneş doğdu. Güneş ışığının yansıması ile tacındaki ve tahtındaki mücevherlerin parlaması gece ve gündüzün eşit olmasına neden oldu. Bu nedenle o gün Nevruz olarak adlandırıldı ve Cemşîd o günü bayram olarak ilan etti.
Nevruz bayramının Türk kökenine bakıldığında ise farklı bir efsane ortaya çıkıyor. Ergenekon Destanı’nda geçen, Türklerin demirden dağları eriterek Ergenekon’dan çıkmaları efsanesi baharın gelişini ve doğanın uyanışını temsil eder. Bu nedenle, Doğu Türkistan’dan Balkanlara kadar tüm Türk kavimleri ve toplulukları, Nevruz’u MÖ 8. yüzyıldan günümüze kadar her yıl Türklerin Ergenekon’dan çıkış tarihi olan 21 Mart’ta kutlar. Ergenekon Destanı’na göre; bir gün Göktürkler, Tatarlar tarafından saldırıya uğradı ve büyük bir bölümü öldürülürken hayatta kalanlar esir alındı. Yalnızca İl Han’ın oğlu Kayan, kardeşinin oğlu Nüküz ve eşleri kurtuldu.
Giderken yanlarına at, deve, keçi ve koyun aldılar. Düşmandan kaçmak için ıssız bir yer ararken, yüklü bir hayvanın bile geçmesi zor olan tek bir girişe sahip, etrafı dağlarla çevrili bir düzlük buldular. Akarsuları, çayırları ve meyve veren ağaçları olan bu düzlüğe yerleştiler. Kışın hayvan eti, yazın onların sütü ile beslendiler. Çoğalan hayvanların derilerinden ve yünlerinden kıyafetler yaptılar. Bu yere “maden yeri” anlamına gelen “Ergene Kon” adını verdiler. Burada yaklaşık dört yüz yıldan daha uzun bir süre yaşadılar.
Ancak zamanla nüfusları arttı ve buraya sığmaz hâle geldiler. Bir gün atalarının onlara anlattığı öyküyü hatırladılar ve Ergenekon dışındaki dünyaya çıkmaya karar verdiler ama bir çıkış yolu lazımdı. Demircilerden biri onlara dağdaki madeni eritirlerse bir yol açılacağını söyledi. Hemen madenin önüne kömür ve odun yığıp koca bir ateş yaktılar.
En sonunda yüklü bir devenin geçebileceği kadar bir yol açtılar. Ergenekon’dan çıktıktan sonra her yere elçiler göndererek Türklerin esaretinin artık bittiğini bildirdiler ve her yıl Ergenekon’dan çıktıkları gün olan 21 Mart’ta ateş yakıp demir döverek Nevruz’u kutlamaya başladılar. Nevruz, 1995 yılından önce diğer Türk Cumhuriyetleri’nde resmî bayram olarak kutlanırken, Türkiye’de bir gelenek olarak kutlanırdı. Ancak 1995 yılından itibaren Türkiye Cumhuriyeti tarafından da bayram olarak kabul edildi. Ayrıca 21 Mart gününü içine alan hafta “Türk Dünyası ve Toplulukları Haftası” olarak da kutlanmaktadır.