Sakin Olun, Çocuğunuz Sadece Büyüyor!
Hava sıcaklığının çocuklara olumsuz etkileri nelerdir?
Çocuklar sıcak havadan etkilenirler, özellikle bebekler ve küçük bebekler daha çok etkilenir. O yüzden sıvı alımlarına çok dikkat etmek gerekir. Küçük bir bebek anne sütü alıyorsa sık sık emzirmek gerekir, daha büyük bebeklere ve çocuklara sık sık suyu sunmak gerekir. Yazın özellikle çok sıcak havalarda 11.00 ile 16.00 arası saatlerde dışarıda, açık havada olsunlar istemeyiz, özellikle küçük bebeklerin ağaç gölgesi, şemsiye gölgesinde değil, bir bina içinde olmalarını isteriz.
Çocuklarda görülen idrar yolu enfeksiyonu, kulak ve solunum yolları enfeksiyonlarının başlıca sebepleri ve tedavileri nelerdir?
Aslında çok geniş bir konu olmakla beraber idrar yolu enfeksiyonunu çocuklarda en sık yapan aslında genital bölgede, bağırsaklarda, kakada, bulunan bakterilerdir. Kız çocukları anatomik yapıları itibariyle idrar yolu enfeksiyonu gelişimine daha çok yatkındırlar, özellikle de bezli bebekler. O yüzden tuvalet temizliğini yaparken önden arkaya doğru temizlemek çok önemliyken, erkek çocuklarda ve temizliğe çok dikkat edilen bebeklerde de idrar yolu enfeksiyonu gelişebilir.
Bazı çocuklarda da altta yatan hastalıklarına bağlı olarak gelişebilir. Biz idrar yolu enfeksiyonu geçiren çocuklarda, idrar yolu enfeksiyonu geçirmelerine yatkınlık yaratacak altta yatan bir neden var mıdır diye bununla ilgili bir takım görüntüleme yöntemleriyle bunu araştırmak isteriz. Bir çocuk idrar yolu enfeksiyonu geçirdiğinde tedavisi antibiyotiklerdir; üreyen mikroorganizmaya etkili antibiyotiklerle tedavi ederiz.
Ama neyin sebep olduğunu tedaviyi verdikten sonra iyileşti düzeldi deyip bırakmayız mutlaka altta yatan yatkınlık yaratan bir durum var mıdır diye araştırırız. İdrar yollarının herhangi bir düzeyinde bir darlık olabilir veya geriye doğru idrar kaçağı olabilir –reflü- diye mutlaka araştırmak gerekir.
Solunum yolu enfeksiyonları da en sık sonbahar aylarında başlar, kış mevsimi hatta yaz mevsimi başına kadar sürer ve en sık nedeni virüslerdir. Çocuklar tabii ki viral enfeksiyonlarla ilk kez karşılaştıkları için yetişkinlere göre daha ağır atlatabilirler. Bazen viral enfeksiyonların %85-90’ı sadece semptomları rahatlatacak tedavilerle düzelirken bazen alt solunum yolunu etkileyen enfeksiyonlara çevirebilirler. Bazen de yine üzerine bir bakteri eklenmesi sonucu orta kulak enfeksiyonlarına da beraberinde getirir.
Orta kulak enfeksiyonu nedenlerine bakmak gerekirse; orta kulağı genzimize bağlayan bir boru vardır; östaki borusu. Bu boru, biz yetişkinlerde burnun arkasına çok dik bir açıyla açılırken, çocuklarda hem yataydır hem kısadır hem de bu borunun duvarı çok sağlam değildir, kıkırdak çok iyi çalışmaz.
Dolayısıyla bir çocuk herhangi bir nedenle bir viral enfeksiyon geçirdiğinde çok rahat şekilde arkasından orta kulak enfeksiyonu olabilir; özellikle kreş çocuklarında sık görülür. Yani çocuk olmak ve kreşe gidiyor olmak aslında kulak enfeksiyonları için başlıca bir nedendir. Tedavisi için de antibiyotik veririz. Ama daha sonra düzeliyor mu diye -enfeksiyon geçse bile bazen onlarda orta kulakta sıvı kalabiliyor- bu açıdan da yakın takip etmek gerekir.
“Alerji Testi İçin Belli Bir Süre Yoktur”
Alerji testleri en erken ne zaman yapılmalı?
Aslında böyle bir süre yok. Eskiden küçük yaşlarda yapılan alerji testleri doğru sonuç vermez 2-3 yaşını geçmesi gerekir gibi yanlış bilinen bir bilgi vardı. Ama şimdi çok küçük bebeklere dahi besin alerjileri için çok erken dönemde, hayatın ilk aylarından itibaren alerji testleri yapılabilir.
“Doğdukları Andan İtibaren Mutlaka D Vitaminine Başlanmalı”
Çocuklar için takviyelerinin en doğru zamanı ne zamandır? Hastalanamadan önce mi? Hastalanınca mı?
Aslında çocuklarda düzenli olarak kullanabileceğimiz bir takviye yok. En önemli tek vitamin takviyesi, doğdukları andan itibaren D vitamini takviyesidir. Bebekler için anne sütünde eksik olan tek vitamin D vitaminidir, o yüzden doğdukları andan itibaren mutlaka D vitaminine başlarız.
Eskiden 1 yaşına kadar kullanıp keserdik ama artık çocuklar daha çok kapalı ortamdalar, yaz aylarında da yaygın bir şekilde güneş koruyucular kullanıldığı için D vitamini eksikliğini sık görüyoruz. Bu vitaminlerle ve gıda takviyeleri ile ilgili aslında dünyada yapılmış çok merkezli ve çok sayıda çalışmalar var ve bunlar göstermişler ki rutin çocuk sağlığı takiplerinde biz bir şeyden şüphelenirsek çocuğun herhangi bir vitamin veya mineralin eksikliğinden şüphelenirsek tetkiklerini yapalım ve bir eksiklik görürsek takviye kullanalım.
Bunun tek istisnası D vitaminidir. Aslında D vitaminini biz ilk 1 yıl mutlaka kullanıyoruz sonrasında da güneş görmediğimiz mevsimlerde mutlaka çocuğun yaşına uygun dozda D vitamini takviyesini öneririz.
“ ‘Bunlar Nasıl Olsa İlaç Değil Gıda Takviyesi’ Demek Yanlış”
Küçük bebeklerde 4. aydan sonra başladığımız genelde de 1 hatta 2 yaşına kadar önerdiğimiz önemli bir takviye de Demir tavsiyesidir. Bunun da ne kadar süre ve dozda kullanılacağını yaptığımız tetkiklerdeki değerlerine göre karar veririz. Onun dışında sürekli mineral vitamin gıda takviyesi sürekli kullanmaya gerek yok. Ama biz çocuklara bir şeyden şüphelendiğimizde veya rutin sağlık kontrolü sırasında yaptığımız tetkiklerde bir şeyin eksikliğini görürsek, onu yerine koyarız.
Öte yandan bir önemli konu da ‘bunlar nasıl olsa ilaç değil gıda takviyesi’ diye gelişi güzel kullanıldığı çok oluyor ve çok basit sanki hiç zararsızmış gibi kullanılan bazı gıda takviyelerinin, ciddi endokrin bozucu etkileriyle ve aşırı bağışıklık yanıtıyla ilgili çalışmalar mevcut. O yüzden de nasıl olsa ilaç değil gıda takviyesi diye kendi kafamıza göre bunları uzun süre kullanmamak gerekiyor.
Güneş gördüğümüz mevsimlerde, çocukların zararları ışınlara maruz kalmadan hangi saatlerde güneş alması doğrudur?
Özellikle Temmuz ve Ağustos gibi çok sıcak aylarda 11.00 ile 16.00 arası saatlerde çocukların dışarıda güneş altında, şemsiye altında, ağaç altında olmalarını istemiyoruz. Yani o çok sıcak havalarda bina içinde olsunlar. D vitamini açısından güneşten sağlıklı faydalanabilmeleri için, dışarı çıkmadan çocuklarınıza güneş koruyucu kullanmak yerine ilk anda kremsiz dışarı çıkarın zaten 5 dakika sonra çocuklar hemen pembeleşip kızarırlar, o aşamada uygun güneş koruyucuları kullanılmasını öneririz.
“Yüksek Ateş ve Ateşli Havale Aynı Şey Değil”
Ateş hakkında bilinen yanlışlar nelerdir?
Ateş, biz çocuk doktorlarına en sık başvuru nedenlerinden birisidir ve aileleri de oldukça rahatsız eder. Aslında çocuklarda en sık, enfeksiyonlar ateşe neden olabilir. Onun dışında inflamatuar, immünolojik ya da başka hastalıklarda ateş yükselebilir. Aslında ateş vücudun verdiği fizyolojik bir cevaptır ve vücudun mevcut enfeksiyon etkeni ile savaştığının da bir göstergesidir.
Yapılan çalışmalar göstermiş ki, vücut ısısının normal olduğu durumlara göre vücut ısısı yüksekken çocuğun bağışıklık sisteminin mevcut enfeksiyonla daha iyi savaştığı görülmüş. O yüzden mutlaka ateşi düşürelim diye dramatik bir çabamızın olmasına gerek yok.
Eğer çocuğun altta yatan nörolojik bir hastalığı, kardiyak bir hastalığı, solunum sistemi problemi veya hematolojik bir hastalığı varsa elbette ateşi düşürelim. Onun dışında sağlıklı çocuklarda, çocuk yiyip içebiliyorsa, keyfi kötü değilse ateş ona çok rahatsızlık hissi vermiyorsa ateşi düşürmek için yoğun bir çabaya gerek yok.
En çok korkutan ve bilinen bir yanlış da yüksek ateşin, ateşli havale ile karıştırılmasıdır. Sanki ateş yüksekse ateşli havaleyle aynı şeymiş gibi düşünülür. Halbuki ateşli havale şu; bazı çocuklar ateş sırasında gerçekten epilepsi nöbeti benzeri bir nöbet geçirirler. Eğer çocuk bunu geçirecekse genetik olarak bunu bir yatkınlığı varsa ateş çok yüksek değilse de geçirebilir, 38 ateşte de geçirebilir ama geçirmeyecekse 40 derece ateşte de geçirmeyebilir. Kaldı ki zaten tek başına ateşli havale bile aslında çocuğun nörolojik bilişsel gelişimini etkilemeyen son derece iyi huylu bir durumdur.
“Kreş Seçiminde Acele Etmeyin”
Kreşe başlama yaşı ne olmalı? Kreş seçiminde nelere dikkat edilmeli?
Bebeklerin ilk 2 yaşta daha çok evde birebir bakım almalarına öneriyoruz. İlk 2 yaş, evde birebir bakıma ihtiyaç duydukları dönem olduğu için bu dönemde eğer anne-baba çalışıyorsa evde güvenebilecekleri bakımını üstlenecek herhangi bir yetişkin yoksa kreş öneriyoruz. Ama 2 yaştan sonra yarım gün, 3 yaştan sonra tam gün kreşe başlanabilir.
Çünkü bu erken çocukluk dönemi dediğimiz bu dönem hayatın daha sonraki dönemlerinin temellerinin atıldığı önemli bir dönem, okul öncesi eğitimi de o yüzden önemsiyoruz. Kreş kararı vermek biraz zaman alabilir çünkü oldukça çeşitli kurumlar var ve ailelerin bu konuda beklentileri oldukça farklı.
O yüzden en önemlisi kreş seçimi yaparken buna biraz zaman ayırmak, bu kararı aceleye getirmemektir. Gidip kreşi mutlaka kendileri görmeli ve çalışanlarla konuşmalı. Tabii ki ortamın fiziki koşulları yani geniş, ferah, çocuklar için risk oluşturacak alanların olmadığı, güvenli alanlarda kreş eğitimi almalarını istiyoruz. Bir diğer dikkat edilmesi gereken faktör de çocuk başına düşen eğitmen sayısıdır. Örneğin 2 yaşındaki çocuklara eğitim veren bir eğitmen en fazla 4 çocuğa bakmalıdır.
Ama bu 3 yaştan itibaren 10 çocuğa kadar çıkabilir. Eğitmenlerin devamlılığı çok önemli; çünkü çocukların hem kreşe alışma hem yeni şeyler öğrenme, deneyimleme zamanlarını sürekli yeni öğretmene alışarak geçirmelerini istemeyiz. En az 1 yıl aynı öğretmenle devam edebilmeliler. Öğretmenlerin kendi eğitim durumları önemli; çocuklarla kurdukları iletişim, sevecenliği ve anlayışlı yaklaşmaları gibi.
Çocukların uyurken, tuvalete giderken mutlaka yanında bir yetişkin olması önemli. Öte yandan şefkatli, ilgili eğitim ve sağlıklı beslenme konusunda da yetkin bir kurum olması çocuklar için en iyisidir.
“2 Yaşındaki Çocuklar Bebekliklerinin Yasını Tutar”
2 yaş sendromu nedir? Ebeveynler 2 yaş sendromunda nasıl davranmalı?
2 yaş sendromu, çoğu yerde ‘berbat 2’ ya da ‘terrible two’ olarak bilinen bebek ergenliğidir. Aslında berbat olduğuna katılmıyorum; sadece, büyürken bazı şeyler değişir. Biz yetişkinler bile hayatta birtakım zorluklarla karşılaşırız onları aştığımızda da olgunlaşırız. Ergenlik denmesinin nedeni de genç bireylerin yaşadığı ergenlik döneminin benzeridir. Ergenler de öyledir; hem anne-babadan kopmak, uzaklaşmak isterler, tüm duygusal yatırımları kendilerine ve akranlarınadır hem de bir yandan kopmak istemezler. Ergenler çocukluklarının yasını tutar. 2 yaşındaki çocuklar da bebekliklerinin yasını tutar. Çünkü bebekken istekleri azdı ve her istedikleri yapılıyordur. Şimdi istekleri arttı ve ‘hayır’ kelimesi ile tanıştı. Aslında sebep bundan ibaret.
“Anne-Baba Ne Yapmalı?”
Öncelikle durumun bu şekilde olduğunu kavramak onları rahatlatacaktır. 2 yaşındaki bir çocuk kendi sınırlarını kendisi koyamaz, aslında anne-babanın koyduğu sınırlara çok ihtiyaç duyarlar. O yüzden anne-babanın koyduğu sınırlar içinde kendini daha mutlu ve güvende hisseder. Sınır konulmayan çocuk iyi değildir, sınırlarını bilen çocuk iyidir. Ama bu sınırlarında bir dengesi olması çok çok önemlidir. Bu sınırlar yaşına uygun olmalı -2 yaşındaki bir çocuğun sınırları ile 5 ya da 10 yaşındaki çocuğun sınırları bir olamaz-, onun bağımsızlığını da etkilememelidir. Bu sınırlar yaş ile birlikte yeniden düzenlenmelidir. Yeniden düzenlenen sınırlarda da zorbaca, baskıyla değil, uzlaşan yöntemler belirlemeliyiz. Çocuğa bu sınırları tutarlı, kararlı bir şekilde koyarken, ebeveynler de kendi içinde bu tutarlılığı korumalıdır; sınırlar gün yoğunluğu ya da başka koşullara göre değişmemelidir.
Çok daha fazlası için bizi takip etmeyi unutmayın https://instagram.com/gamadorlife?igshid=YmMyMTA2M2Y=
Bu yazı hakkındaki görüşler: